Ana içeriğe atla

Gönül Yarası Filmi Eleştirisi


Yönetmen-Senarist: Yavuz Turgul
Oyuncular: Şener Şen, Meltem Cumbul,Mehmet Güreli,Aynur Doğan, Ece Naz Kızıltan, Mübeccel Vardar...
Tür: Dram
Vizyon Tarihi: 7 Ocak 2005
Süre: 2 saat 18 dakika

ACI ÇEKMEYE GÖNÜLLÜ OLMAK “GÖNÜL YARASI”NA ÇARE OLMUYOR!
“Hepimiz hayallerimizin kurbanıyız.”
“Gönül” üzerine neler yazılmadı neler söylenmedi ki? Gerek sinema tarihinde gerek edebiyatta ama en güzel ve en çarpıcı olanını söyleyenlerden biri de Yavuz Turgul’un yazıp yönettiği “Gönül Yarası” filmi. Başrollerini Şener Şen’in ve Meltem Cumbul’un paylaştığı film 2005 yılında izleyici ile buluştu. Aldığı ödüller ve gösterimde kaldığı süre içinde 898 bin sinemasevere ulaşması filmin hak ettiği değeri bizlere gösteriyor.
42.Altın Portakal Film Festivali “En İyi Müzik Ödülü: Tamer Çıray”,”En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: Şener Şen”, “En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Timuçin Esen”. Festival jürisi Gönül Yarası’nı çok sevmiş bu belli oluyor. Uluslararası arenadan da eli boş dönmemiş filmimiz: “Queens Film Festivali En İyi Film”, ”Idaho Film Festivali En İyi Senaryo”, “Palm Springs Film Festivali En İyi Kadın Oyuncu (Meltem Cumbul)”. Kelimenin tam anlamıyla karşımızda çok “sağlam” ve arşivlik bir film var diyebiliriz. Şuna da değinmeden geçemeyeceğim Yaşar Kemal’in deyimiyle Bozkırın Tezenesi yani Neşet Ertaş’ın sesiyle ve yüzüyle filmde yer alması seyirci için filmi daha da anlamlı ve değerli kılıyor. 
Biraz da filmin içeriğinden bahsedecek olursak: Filmde Kürtçe bir şarkıyı dinlerken ağlayan Dünya’nın (Meltem Cumbul), Nazım’ın (Şener Şen) “sen Kürtçe biliyor musun?” sorusuna “bu şarkıda ağlamak için Kürtçe bilmeye gerek yok“ diyerek cevap verişi sanırım bize filmi özetliyor. Yavuz Turgul, sinemasını büyük oyuncu Şener Şen ile güçlendirmeyi ve filmini seyirciye bu şekilde sunmayı seviyor. İkilinin sinematografisine baktığımızda beraber çalıştıklarını sıkça görürüz.
Bir gönül insanı emekli bir köy öğretmeni Nazım; hayatını öğrencilerine, yardıma muhtaç insanlara adamış ve bu uğurda ailesinin dağılmasına bile engel olamamış –belki de ailesinin dağılmasına sebep olmuş- bir insan ama insan gibi bir insan. Hataları yok mu? Elbette ki var: Kızının küçük yaşta geçirdiği hastalığa çare bulamayışı. Bunu önemsemedi mi yoksa görmezden mi geldi ya da diğer insanların sorunlarını daha mı önemli gördü? Sevgisini yalnızca öğrencilerine ve –ailesinin dışında- diğer bütün insanlara vermiş bir adam. “Feragat timsali” fakat kan bağı olan insanlara değil de tanımadığı ve yoldan geçen herhangi bir yabancıya iyilik edebilen ve onu önemseyen tek kelimeyle “insan seven” yani hümanist bir insan karşımızdaki.
 Anıları; öğrencileriyle çektirdiği fotoğraflar, yine öğrencilerinin yaptığı rengârenk resimler ve öğrencilerinden gelen mektuplar. Nazım’ın ailesine dair en küçük bir hatırası bile yokken hayatına dün bir bugün iki girmiş olan Dünya’nın, türkü barda verdiği çiçek onda derin anılar bırakmaya aday olmuştur. Öyle ki emekli olduktan sonra bile o gönlü yerinde durmamış yine sevdalanmış yine sevmiştir. Ama bu sefer ki ağabey gibi baba gibi ya da bir âşık gibi yani bu sefer ki bir başka, bambaşkadır. Gönül insanı gönlünü genç bir kadına hem de belalı bir “pavyon” kadınına kaptırmıştır. Fakat kendisinin de itiraf ettiği bir gerçek vardır: “Hayata yeniden başlasa yine aynı yollardan geçecekti”. Yavuz Turgul sinemasının “kadercilik” anlayışı seyircide hayatı sorgulayan bir düşünce oluşturuyor ve bu yadsınamaz bir gerçek.
Nazım karakteri meşhur ve klişe bir sözü getirdi küflenmiş dimağlarımıza; sevgi neydi? Ve Nazım’ı görünce bu soruya şu klişe cevapları verdik “sevgi şefkatti”, “sevgi emekti”, “sevgi merhametti”. Akıllara “Selvi Boylum Al Yazmalım” geldi, öyle değil mi? Sinemamız gönül işleriyle dolu dram filmleriyle bezeli desek yanılmış olmayız. Özellikle Yeşilçam sinemamız.
Aşk sevgiye dönüşmedikçe geçiyordu, zaman gibi, akan nehir gibi, ama şefkat, merhamet, samimiyet gibi duygular kalıcıydı. Bu özel hisler sürekli giden trenlere inat, raylar misali bozkırlarda duruyordu. Tükettik her şeyi. Her şeyi tüketmekle kendimizi de tükettik. Gerçek sevgiyi, gerçek şefkati ve gerçek olan her ne varsa yabanıl bıraktık içimizin bir köşesinde.
 Sinemaseverler olarak “Gönül Yarası” filmi bizde bu eskimeyen duyguları uyandırıp açığa çıkardı desek yanılmış olmayız sanırım. Umutsuzuz bu bir yana ama neyse ki o kadar da kötü değil hayat. O eskimeyen duygular için bir durup düşünecek vaktimiz hala var.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Bilimkurgu Dizisi: Hile

İMDB PUANI: 9 Yönetmen-Senarist:  Taha Ulukaya Oyuncular:  Taha Ulukaya, Andaç Ulukaya,Cem Asan,Neslihan Ulusoy,Çiğdem Aysu,Sezer Soykök,Taner Şahin, Murat Şen, Yunus Taha Karaslan, Şebnem Erdener, Ebru Sarıtaş, Janberd Ceyhan, Melis Uzer, Selçuk Danışmaz Tür:  Aksiyon/Bilimkurgu/Dram Süre:  20 dakika Sezon:  3 TÜRK BİLİMKURGU DİZİSİ HİLE Eğer bir hedefiniz varsa bahaneniz yoktur. Oyunu kuralına göre oynadığınızda hayatta kalabilmeniz mümkün mü? Ya da hile yaparak kazanmak… Hangisi daha onurlu? Sanırım kurallara uyduğunuzda eğer ki güçsüzseniz muhtemeldir ki kaybedeceksiniz. Çünkü oyunun sahibi kötüler. Bir zamanlar futbolumuzda “şerefli mağlubiyet”ler dönemi vardı. Güçsüzsündür ama kurala uyarsın, oyunu çirkinleştirmezsin ve kaybedersin. Olması gereken de bu gibi. Bu yolda yüründüğünüzde iyi bir sistem sahibiyseniz bir gün kazanabilir ve de galibiyetleri gelenek haline getirebilirsiniz. Tabii oyunu da ele geçirmek şartıyla. Bir...

Gassâl Dizisi Hakkında

IMDb Puanı:8,4 "Kimsenin mutsuzluğunu küçük görme. Kendi acını da büyük sanma."  Ölüm karşısında elimiz kolumuz bağlı Gassal, adını anmaktan imtina ettiğimiz "ölüm"e yakından bir bakış hikayesi.  Ölünce beni kim yıkayacak sorusunun merkezinde olduğu bireyin iç dünyasını anlatan bu hikayeyi izlerken yer yer sıkılacak yer yer de hüzünleneceksiniz bazen de gülebilirsiniz. Başlangıç ve son aynıdır. Nasıl ki doğum bir başlangıç ise ölüm de bir sondur. Başlangıçlar mutluluk verici sonlar ise hüzünlüdür. Esasen ikisi de aynı kapıya çıkar.  Yaşam kapısından girer ve bir süre sonra da çıkarız. Asıl yerimize döneriz. Geldiğimiz yere. Senaryosundaki bazı tekrarların hikayenin ilerlemesine ve kahramanın yolculuğuna olan katkısı görünüyor. Fakat Baki karakteri bizi hayata başka noktadan bakmaya çağırıyor. İyi bir aile, iyi bir anne, iyi bir baba ve mutlu bir çocuk yoksa bir şeyler hep eksik kalacak. O eksiklik tamamlanamayacak. Hiçbir şey tastamam olamayacak.  İnsanın zaman karş...

Aşk ve Gurur Filmi Üzerine

İMDB   : 7,8 2005/ Romantik-Dram Orijinal adı : Pride & Prejudice Yönetmen    : Joe Wright Senarist  : Deborah Moggach, Emma Thompson Oyuncular : Keira Knightley, Matthew Macfadyen, Rosamund Pike "Gurur gönül bağına atılmış bir kördüğümdür." İngiliz yazar Jane Austen'in 1800'lerin başında çıkan ve aynı adla sinemaya uyarlanan Gurur ve Ön yargı adlı eseri 2005 yılında Joe Wright'ın yönetmenliğinde gösterime girdi. Çok defa televizyona ve beyaz perdeye aktarılan eser, her defasında büyük ilgi gördü. Romanı on yıl önce okumayı denemiştim ama genç yaşıma uygun olmayışından mıdır, yoksa kötü çeviri sebebiyle midir bilemiyorum bir türlü bitirememiştim. Bu olumsuz okuma deneyimine rağmen filmi izlemeye karar verdim. İlk 15-20 dakika dans sahneleriyle geçildi. Daha sonra acaba filmin adı "Dans ve Ön yargı" mı olmalıydı diye düşünmeden edemedim. Çünkü zamanın İngiltere'sinde dans fazlasıyla önemliydi. İnsanlar dans ederken tanışma, kaynaşma, flört etme...