IMDB: 7,4
"Bir şeyleri değiştirmek
işleri daha da karmaşıklaştırıyor."
Paterson(Adam Driver),
hayatı gibi sakin ve tekdüze şiirsel denemeleri olan bir otobüs şoförüdür. Laura (Gülşifte Ferahani) ise Paterson’ın
eşidir. Kendine has kap kek tarifleri, müziğe ve resim sanatına olan ilgisi ile
Paterson’ın zıttı bir karakterdir. Her iki karakter de evcimendir. Dışarıya nadir
çıkarlar. Birbirlerine karşı son derece ilgili ve âşık davranırlar. Bir de
Marvin adında bir köpekleri vardır. Marvin, Laura’nın köpeğidir ve Paterson’u pek
sevmemektedir.
Paterson, rutinini bozmak
istemeyen ve teknolojiye karşı bir karakterdir. Yanında bir defteri vardır. Gün
içinde o deftere şiirlerini yazar. Hayatına bu şekilde devam eder.
"Aşk olmazsa diğer
şeylerin önemi nedir ki?"
Paterson, Marvin’i gece
gezmeye çıkardığı zamanlar hariç dışarıya pek çıkmaz. Dışarıya çıktığı
zamanlarda bara uğrar. Orada etrafı izler. Barmenle konuşur. Ayrılmış
olan çiftle (Marie-Everett) sohbet eder. Fakat bunlar sönük muhabbetlerdir. Paterson,
içedönük bir karakter olduğu için sohbetlere katılmakta istekli değildir. Barmen,
çifti Romeo ve Juliet’e benzetir. Paterson ise onları seyretmekle yetinir. Everett,
Marie’ye tutkuyla bağlıdır. Onsuz yaşayamayacağını düşünür. Marie, ayrıldıklarını
defaatle söylemesine karşın Everett bunu kabullenemez. Aşksız bir yaşamda
hiçbir şeyin değerinin olmayacağını dile getirir.
Paterson, Laura’yı ne
kadar çok sevdiğini bu bar sohbetlerinden sonra fark eder. Bazen başka
kadınları düşündüğünü ama Laura’nın onu terk etmesi durumunda kendi kalbini söküp atacağını
şiir defterine yazar.
Günlük hayatın içinden
şiir denemelerine devam eden Paterson, eşinin ısrarlarına karşın şiirlerini
yayımlamak istemez. Fakat en sonunda bu
ısrarlara dayanamayan Paterson, şiir defterinin bir kopyasını çıkaracağına dair
eşine söz verir. Hemen o hafta sonu yapacaktır. Eşi ise yaşadıkları şehirde
açılacak olan çiftlik ürünleri pazarında yaptığı kekleri
tanıtır. Bu tanıtımdan kazandığı parayla eşine akşam yemeği ve sinema ısmarlar.
Eve döndüklerinde Marvin, kanepenin üstünde unutulmuş olan şiir defterini
paramparça etmiştir. Paterson’un kokusu olduğu için defteri parçaladığını
varsayarsak, Marvin’in Laura’yı kıskanması söz konusudur. Bu olaydan sonra normalde
durgun olan Paterson, adeta sessizliğe bürünür. Eşinin bin bir özrüne karşın kendini
toparlamakta zorlanır. Paterson, “Sadece kelimelerdi.” demesine rağmen yazdıkları kelimelerden
daha çok şey ifade eder.
"Şiirle nefes alıyorum."
Paterson, dışarı çıkıp
yalnız kalmak ve yürüyüş yapmak ister. Bu yürüyüşünde bir şelale parkında
oturur. Yanına biri gelir ve onunla şiir üzerine konuşur. Japonya’dan o şehre yalnızca
sevdiği şairin (William Carlos Williams) yaşadığı şehri görmek için gelmiştir. Bu
sohbet neticesinde Paterson’a “Şiirle nefes alıyorum.” diyecek kadar şiiri sevdiğini
söyler. Paterson da W.C.Williams’ı okuduğunu belirtir. O da şiirle nefes aldığını fark eder.
"Tercüme edilmiş şiir,
yağmurlukla duş almaya benzer."
Japonyalı adam, kendisinin
de şiir yazdığını ve kitabının yalnızca Japonca olarak basıldığını söyler. Şiirin
tercüme edilemeyeceğini dile getirir. “Tercüme edilmiş şiir, yağmurlukla duş
almaya benzer.” der ve giderayak Paterson’a bir defter hediye eder.
"Bazen boş bir sayfa daha fazla imkân sağlar insana."
Defterle baş başa kalan
Paterson, tekrardan yazmaya başlar. Mısra adında bir şiir yazar, eve döner ve
film biter.
(Mısra
Büyükbabamın söylediği bir şarkı var
Bir balık olmayı mı tercih ederdin?
Yine aynı şarkıda aynı soru var
Ama bu sefer katır ve domuzla sorulmuş
Ama bazen benim kafamda duyduğum soru
Balıklı olanı.
Sadece o tek mısra…
Bir balık olmayı mı tercih ederdin?
Sanki şarkının geri kalanı olmasa da olurmuş gibi)
Yorumlar
Yorum Gönder