Ana içeriğe atla

Mevsimler Üzerinden “Ahlat Ağacı”

IMDB: 8,1

2018 / Dram
Orijinal adı : Ahlat Ağacı
Yönetmen : Nuri Bilge Ceylan
Senarist : Nuri Bilge Ceylan, Ebru Ceylan, Akın Aksu
Oyuncular: Doğu Demirkol, Murat Cemcir, Bennu Yıldırımlar, Hazar Ergüçlü, Serkan Keskin, Öner Erkan


Bittiğinde Dahi Zihnimizde Hikâyesi Devam Eden Bir Film

Ahlat Ağacı, başroldeki Sinan (Doğu Demirkol) karakterinin üniversiteyi bitirip baba ocağına dönüşüyle başlar. Yapraklar dökülür. Mevsimlerden sonbahardır. 

Sinan lisedeki arkadaşı Hatice’ye(Hazar Ergüçlü) rastlar. Belli ki lise yıllarında duygusal bir arkadaşlık yaşanmış. Konuşmalarından anlaşılan geleceğe yönelik belirsizlikler her ikisi için de geçerlidir. Hatice nişanlıdır. Ama aklında altınlarla dolu o hazinenin içinde akrebin olup olmadığı vardır. Sinan ise kendi yolunu çizememiş bir genç olarak ona hiçbir şey vaat edemez. Sinan'ın sonbaharı böylelikle başlar. Doğanın ölüme hazırlandığı bir mevsimdir sonbahar. Sinan da burada duygusal olarak bir ölüme hazırlık anındadır. Yolculuğundaki ilk yıkımını yaşar.

Kitabını bastırmak için para bulmaya çalışan Sinan, karakterinin dışında olduğu besbelli olan insanlardan bu konuda yardım ister. Kitapçıda üstat diye bahsettiği Nietzsche’den anlıyoruz ki Sinan nihilist bir birey. Din/dindarlık algısı, düzen, edebiyat ile sorunları olan bir genç. Bunlara rağmen belediye başkanı ve bir inşaat şirketi sahibinden kitabı için destek ister. Bu da bir çaresizlik olduğu için Sinan’ın maddi olarak ölümü hissettiği anlardandır. Yine sonbaharı hissederiz.

Sinan, antika değeri olduğunu düşündüğü bir yazma kitabı dedesinden gizlice alıp satar. Bir suç işler. Bunu vicdanında aklama gayretleri içine girer. Yaşadığı yerin en önemli yazarlarından biri olan Süleyman Bey’e (Serkan Keskin) bunu üstü kapalı bir şekilde sorar. Yazarla olan diyalogları filmin kırılma anlarındandır. Sinan bir nevi “onay” alır. İkinci suçu da orada işler. Bir köprüde yer alan deniz kızı heykelinin kırılmış olan kol kısmını köprüden suya atar. Yasak olanın tadına varan Sinan, bunu yinelemekte bir sakınca görmez. Manevi olarak da çökmektedir.

Bir şekilde kitabını bastıran Sinan, evde elektriklerin kesildiğini öğrenir. Babasına hem kitabını hediye etmek ister hem de ondan fatura parası istemek için yanına gider. Orada babasından “Para yok!” cevabını alınca ona kitabını hediye etmekten vazgeçer. Babasının yine ganyan oynadığını düşünür. Ona kendi içinde iftira atar. Bu anlamda babasının da dediği gibi yargısız infaz yapmaya da başlar. Manevi olarak da ölümü hisseder.

Kar yağar. Kış gelmiştir. Sinan askere gider. Onun için sürekli aynı şeyleri yapmak ve zamanın geçmemesi olarak tarif edilir askerlik. Bu da kış demektir. Doğanın öldüğü bir mevsimdir kış. Sinan da bu süreçte ölümün soğukluğunu yaşar.

Yine bir kıştır. Sinan askerden döner ve hâlâ bir ölüdür. Kitabını annesi de kardeşi de okumamıştır. Kitapçıya uğrar. Kitap 4-5 ay raflarda kalmasına karşın bir adet bile satmamış ve depoya kaldırılmıştır.

Sinan babasının yanına köye gider. Emekli olan babası İdris (Murat Cemcir) kendini hayvanlara ve doğaya adamıştır. Sinan, babası ve dedesi ahlat ağacı gibidirler. Uyumsuz, şekilsiz, kara kuru ve hoyrat. Sinan babasının kaldığı odaya girer. O oda adeta bir tablo gibidir. Küçük bir soba, eski duvarlar, bir yatak, bir sehpa… Orada babasının eski cüzdanını gören Sinan, babasının yırtık ve eski püskü kimliğine bakar. Cüzdanı, İdris’in hayatı gibidir. Sinan, cüzdanı karıştırdıkça bir gazete kupürü bulur. “Çanakkale’de Edebiyat” başlığı altında Sinan Karasu ve kitabı Ahlat Ağacı’nın tanıtım yazısı vardır. Sinan bunu görünce katarsis yaşar. Ağlar. Babası için değerli olduğunu fark eder. Başından beri güvenilmez ve itibarını yitirmiş bir adam olan babası ile barışma, kökleri ile sarılma zamanı yaklaşır. Doğanın öldüğü fakat yaşamla barıştığı bir andır kış. Sinan, babasının yatağında uyuyakalır. Kalkıp babasının yanına gider. Ahırdan bozma bir yerde kalan babası, Sinan’ı görünce şaşırır. Birlikte koyunlar için saman taşırlar. Babası ile gerçek bir yüzleşme yaşayan Sinan, ilk defa onunla oturup sahici bir muhabbet eder. Babasının, kitabı okuduğunu öğrenen Sinan bir arınma daha yaşar. Hatta babası kitabı iki defa okumuştur. Kış hem ölümün kendisidir hem de yaşamın ilk nüvelerinin işaretidir. Sinan öldüğü an yaşamaya başlar. Kitabını okuyan tek kişi babasıdır. Onu tek kâle alan kişi; güvenmediği, yalancı bulduğu babasıdır.

Sinan, babasının yıllardır kazdığı ve içinden su çıkacağına dair babasının bir umudunun kalmadığı kuyuyu kazmaya çalışır. En yakınındaki hayatı seçer, zamanın içinde süzülmeye başlar ve film burada biter.

Not: Filmde en beğendiğim sahnelerden biri de Sinan’ın sınav binasından çıktığı anda Bach’ın çalması ve orada “Sınav bitti mi delikanlı?” diye soran yaşlı adama şöyle bir baktıktan sonra merdivenlerden inip binanın bahçesinden çıkmasıdır. Sınav mı bitmiştir, yoksa Sinan’ın öğretmenlik hayalleri mi?

 

İyi seyirler.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Bilimkurgu Dizisi: Hile

İMDB PUANI: 9 Yönetmen-Senarist:  Taha Ulukaya Oyuncular:  Taha Ulukaya, Andaç Ulukaya,Cem Asan,Neslihan Ulusoy,Çiğdem Aysu,Sezer Soykök,Taner Şahin, Murat Şen, Yunus Taha Karaslan, Şebnem Erdener, Ebru Sarıtaş, Janberd Ceyhan, Melis Uzer, Selçuk Danışmaz Tür:  Aksiyon/Bilimkurgu/Dram Süre:  20 dakika Sezon:  3 TÜRK BİLİMKURGU DİZİSİ HİLE Eğer bir hedefiniz varsa bahaneniz yoktur. Oyunu kuralına göre oynadığınızda hayatta kalabilmeniz mümkün mü? Ya da hile yaparak kazanmak… Hangisi daha onurlu? Sanırım kurallara uyduğunuzda eğer ki güçsüzseniz muhtemeldir ki kaybedeceksiniz. Çünkü oyunun sahibi kötüler. Bir zamanlar futbolumuzda “şerefli mağlubiyet”ler dönemi vardı. Güçsüzsündür ama kurala uyarsın, oyunu çirkinleştirmezsin ve kaybedersin. Olması gereken de bu gibi. Bu yolda yüründüğünüzde iyi bir sistem sahibiyseniz bir gün kazanabilir ve de galibiyetleri gelenek haline getirebilirsiniz. Tabii oyunu da ele geçirmek şartıyla. Bir...

Gassâl Dizisi Hakkında

IMDb Puanı:8,4 "Kimsenin mutsuzluğunu küçük görme. Kendi acını da büyük sanma."  Ölüm karşısında elimiz kolumuz bağlı Gassal, adını anmaktan imtina ettiğimiz "ölüm"e yakından bir bakış hikayesi.  Ölünce beni kim yıkayacak sorusunun merkezinde olduğu bireyin iç dünyasını anlatan bu hikayeyi izlerken yer yer sıkılacak yer yer de hüzünleneceksiniz bazen de gülebilirsiniz. Başlangıç ve son aynıdır. Nasıl ki doğum bir başlangıç ise ölüm de bir sondur. Başlangıçlar mutluluk verici sonlar ise hüzünlüdür. Esasen ikisi de aynı kapıya çıkar.  Yaşam kapısından girer ve bir süre sonra da çıkarız. Asıl yerimize döneriz. Geldiğimiz yere. Senaryosundaki bazı tekrarların hikayenin ilerlemesine ve kahramanın yolculuğuna olan katkısı görünüyor. Fakat Baki karakteri bizi hayata başka noktadan bakmaya çağırıyor. İyi bir aile, iyi bir anne, iyi bir baba ve mutlu bir çocuk yoksa bir şeyler hep eksik kalacak. O eksiklik tamamlanamayacak. Hiçbir şey tastamam olamayacak.  İnsanın zaman karş...

Aşk ve Gurur Filmi Üzerine

İMDB   : 7,8 2005/ Romantik-Dram Orijinal adı : Pride & Prejudice Yönetmen    : Joe Wright Senarist  : Deborah Moggach, Emma Thompson Oyuncular : Keira Knightley, Matthew Macfadyen, Rosamund Pike "Gurur gönül bağına atılmış bir kördüğümdür." İngiliz yazar Jane Austen'in 1800'lerin başında çıkan ve aynı adla sinemaya uyarlanan Gurur ve Ön yargı adlı eseri 2005 yılında Joe Wright'ın yönetmenliğinde gösterime girdi. Çok defa televizyona ve beyaz perdeye aktarılan eser, her defasında büyük ilgi gördü. Romanı on yıl önce okumayı denemiştim ama genç yaşıma uygun olmayışından mıdır, yoksa kötü çeviri sebebiyle midir bilemiyorum bir türlü bitirememiştim. Bu olumsuz okuma deneyimine rağmen filmi izlemeye karar verdim. İlk 15-20 dakika dans sahneleriyle geçildi. Daha sonra acaba filmin adı "Dans ve Ön yargı" mı olmalıydı diye düşünmeden edemedim. Çünkü zamanın İngiltere'sinde dans fazlasıyla önemliydi. İnsanlar dans ederken tanışma, kaynaşma, flört etme...