IMDB: 6,3
Karşılıksız İyilik Var mıdır?
Vuslat Saraçoğlu’nun ilk
uzun metrajı Borç, yalın bir şehir ailesini anlatır. Aile babası Tufan(Serdar Orçin), etliye sütlüye pek
karışmayan kendi halinde yaşayan bir insandır. İş arkadaşıyla sinemaya gider.
Orada filmin en aksiyonlu sahnelerinde uyuklar. Uyukladığı sahneleri
arkadaşından duyduğunca başkalarına kendi fikriymişçesine anlatır. Nargileciye
gider. Derin derin nefeslerle nargilesini çeker. Tavlada iyi olduğunu ataerkil
bir cakayla anlatır.
Tufan, gündelik yaşamda
ensesine vur elinden ekmeğini al diye tabir edilen insanlardandır. Şehirleşen
insanın çekingenliğine sahiptir. Kendi halindedir. İyilik yapmak onun için bir
empatidir. Bir gün kendisi de zor duruma düşerse ona da yardım edilecektir. Bu
motivasyonla iyilik yapar. Eğer karşılık görmezse iyilik yapmaktan vazgeçip
kötülüklere sessiz kalmayı tercih eden bir karaktere dönüşecektir.
Borç, bir matbaa
işçisinin sıradan hayatını konu alır.
İş yerinde sorunları olan Tufan, maaşını gecikmeli alan mütevazı bir aile
babasıdır. Yaşlı komşusu hastalanır. Onunla ilgilenir. Yolda yaralı bir kuş
görür. Ona yardım eder. İyiliksever bir insandır. Tek tutkusu ise yeni aldığı
arabasıdır. Ona kıyamaz. İşe giderken park sorununu bahane ederek arabasını pek
kullanmaz.
Patronuna, eşine,
arkadaşlarına karşı son derece kibardır. Araba kullanırken biraz gergin ve
asabidir. Fakat evde eşi ne derse ona boyun eğer.
İyiliklerini karşılık
beklemeden yapar. Ta ki maaş sorunu iyice ayyuka çıkana kadar. Arabasının
taksitini ödeyemeyecek duruma gelir. Patronundan boynunu bükerek geciken
maaşını ister. Alamayınca eşinin altın gününden topladığı paraları ister. Ondan
da netice alamaz. Haftalardır evinde misafir ettiği yaşlı komşusunun üç
aylığını kızına gönderdiğini öğrenince tam anlamıyla patlar. Ağzına ne gelirse
söyler. İsminin hakkını verir. Tufan, burada kabuğunu kırar. Artık iyilik yapmanın da bir sınırı
vardır. Karşılığını görmeyeceği iyiliği sorgular. Kırmaktan korkmaz.
Yaptığımız iyilikleri
karşılıksız mı yaparız yoksa bir dönüt bekler miyiz? Günlük hayatımızda da
birine bir faydamız dokunduğunda dahi bir teşekkür bekleriz. O teşekkür
gelmezse iyilik yapmaktan vazgeçebiliriz. Bu bir motivasyondur. Bir yandan da
önemli bir görgü kuralıdır.
İyilik yapmadan
yaşamımızı sürdürebilir miyiz, ya da her iyilik aslında bir çıkar umma girişimi
midir? Borç, beklenti içinde olmak üzerine de eğilir. Ne kadar beklentiye
girersek o kadar da stres ve sıkıntı içinde oluruz. Beklenti insanı yorar.
Tufan’ın yorgunluğu, yaptığı iyiliklerden sonra iyice fark edilir.
Vuslat Saraçoğlu’nun
filmi, hiçbir karakteri yargılamamıza izin vermez. Hasta annesiyle ilgilenmeyen
kadını da anlayabiliyoruz. Çünkü çocukluğunda geçirdiği birtakım kötü
tecrübelerden bunu çıkarabiliyoruz. Tufan ise eşine, küçük kızına, patronuna,
arkadaşlarına gösterdiği kibarlığı komşusunun kızına göstermez. Ona kızar,
hakaret eder. Ataerkil bir üslup takınır. Onu hesapsız yargılar. Dinlemek
istemez. Sorunun kaynağına inmeyi göze alamaz. Çünkü ona hak vermek durumunda
kalmaktan korkar. Ya o da haklıysa diye içten içe düşünür. Ona olan öfkesiyle baş başa kalmak ister.
Borç, bu anlamda sade ve minimal bir
anlatıma sahiptir. Karşılıksız iyiliği merkezine alır. Çoğumuz günlük
yaşamımızda iyilikler yaparız. Fakat bu iyilikleri nereye kadar sürdürebiliriz?
İyilik yap, denize at; balık bilmezse halik bilir. Bu söz ne derece
gerçekçidir? Tufan, bu ikilemi film boyunca yaşar.
İyi seyirler.
Yorumlar
Yorum Gönder