Ana içeriğe atla

Cem Yılmaz Sinemasına Bakış


CEM YILMAZ'IN SİNEMA EVRENİ

Karakomik Filmler’le Bu Sefer Güldürmedi mi?

Günümüzde kült bir film olarak kabul edilen popüler kültürde de söylem olarak güncelliğini koruyan Her Şey Çok Güzel Olacak(1998) ile sinema dünyasına adım atan Cem Yılmaz, öncesinde karikatürist yönüyle mizaha başlayan ve tek kişilik gösterileri (stand up) ile kendisini modern ”meddah” olarak kabul ettiren ülkemizin değerli sinemacılarından biri.

Senaryo yazarı ve yönetmen yönüyle 2004 yılında G.O.R.A ile gişede büyük başarı yakalayan, Hokkabaz(2006), A.R.O.G(2008), Yahşi Batı(2009), Pek Yakında(2014), Ali Baba ve Yedi Cüceler(2015),  Arif v 216(2017) filmleriyle iki üç yıl aralıklarla sinemada gördüğümüz Cem Yılmaz son olarak da Karakomik Filmler ile sinemaseverlerin karşısında. 

Öncelikle Cem Yılmaz’ın bir isim olmaktan öte bir marka haline dönüşme sürecini yaşadık ve yaşıyoruz. Hep güldürmek zorundaymış gibi ya da komedyenken iyi ama sinemada “Eh işte!” gibilerinden birtakım eleştirilere maruz kaldığı oldu. Bu yüzden bazı kesimlerce “Sinemacı yönü geri planda kaldı.” eleştirileri yapıldı. Cem Yılmaz yaptığı stand up’ları ile insanımızın ilgisini çeken her daim güldürmeyi başarmış yegâne isimlerden biri. Kendisinin sinemaya bakışı yüzeysel olmayan bir kompozisyon sunuyor. Bunu günümüz komedi filmlerinden rahatlıkla ayırt edebiliyoruz. Özellikle Recep İvedik ve Cumali Ceber serileri, Youtuber işi komedi filmlerinin yanında Cem Yılmaz filmleri ışıl ışıl parlıyor. Cem Yılmaz’ın  komedi filmleri gişede G.O.R.A dışında belli bir seviyenin üzerine çıkamasa da sonuç itibariyle amacını gerçekleştiriyor.

Peki “Neden bir Recep İvedik kadar gişeyi sallayamıyor?” sorusu akıllara gelebilir. Burada Cem Yılmaz’ın G.O.R.A’nın devam filmlerini çekmek istememesi ticari gişe filmleri çekmek istemediğinin bir kanıtı hatta bunu Ali Baba ve yedi Cüceler filminden sonra daha net görebiliyoruz. Salt komedi ya da bilimkurgu-komedi türünde filmler değil de dramatik yönü olan ya da festivallere göz kırpan bir rotaya kaydığı da söylenebilir. Cem Yılmaz filmlerinin kaba komedi yanının olmadığını görmek zor değil. Kaba yönleri olan filmlerinde de o kabalığı başarılı bir ustalıkla sergilemesi onu totale hitap etmiyormuş gibi gösteriyor. Yüksek zümre komedisi yapıyor izlenimi veriyor. Seyircinin "Sinemada stand up’ları kadar güldürmüyor." yorumu tek yönlü bir bakış açısı olarak düşünülebilir. Sinema sanatını stand up gösterileri ile mukayese etmek ne derece akıl kârı bir kıyas olur… Yedinci sanat içinde başından sonuna başarılı, tutarlı, ilgi çekici, sağlam bir kurgu, oyunculuk ve yönetmenlik meseleleri üzerinde bina edilen grift bir alan. Stand up gösterileri ise geçmişten geleceğe iyi bir hikâye anlatıcılığı ile ilgili olan seyirci ile ortak mizah duygusunun paylaşıldığı pek tabii ön hazırlığı da olan doğaçlama gibi görünse de apayrı bir alandır. 1000 kişinin karşısında 3-4 saat boyunca hikâye anlatıp insanları güldürmek enerjiyi yüksek tutmak ve en nihayetinde insanları oradan mutlu bir şekilde uğurlamak da kolay bir mesele değil.

Bir Kurtarıcı: Cem Yılmaz’ın Sinema Anlayışı

G.O.R.A’daki komedi-bilimkurgu ögeleri Türk sinemasında en büyük bütçeli işlerden biri olarak sunuldu. Hatta Türkiye’de ilk büyük bütçeli bilimkurgu işiydi. Sanırım kümülatif bağlamda zirve bir iş olarak sinema tarihimizde yerini çok uzun bir zaman koruyacak.

Hokkabaz filmi ile dram-komedi türünde sanatsal yönü ağır basan bir filmle karşımıza çıkmıştı. Arada çekilen AROG, Yahşi Batı, Ali Baba Ve Yedi Cüceler, Arif v 216 gibi ticari komedi filmleri yapıldı. Bunlarda da başarılı olundu ve modern Türk sinemasında önemli bir yeri kaplıyor. Bu filmler olmasaydı vasatın da altında bir modern komedi sinemamız olacaktı. Cem Yılmaz’ın sinema anlayışı bir kurtarıcı olarak görünüyor.

Karakomik Filmler Cem Yılmaz’ın toplamda on hikâyeden oluşan on beş yıllık bir seri filmler işi. Devam filmleri de gelecek.(En yakını “Deli” ve “Emanet”) Tabii bunda gişedeki sonuç etkili olacak. Temennim Cem Yılmaz’ın filmlerinin gişede de başarılı olması.

Geleceğin Kült Filmi: 2 Arada


Karakomik Filmler “2 Arada” filmi son dönemlerin en çarpıcı kara mizah örneklerinden biri. Kara kısmı etkileyici ve kuvvetli bir şekilde sunulurken "Mizah kısmı nerede?" diyenler olabilir.  Tek başına “2 Arada” büsbütün dram yönü ağır basan İstanbul’da bir arabalı vapurda garson olarak çalışan sıradan bir insanın küçük dünyasını, hırslarını gücü ele geçirme durumu olduğunda ne kadar da acımasız olduğu, bir Türkiye kompozisyonu olarak sunuluyor. Bu yanıyla Sarmaşık filmiyle paralel yönleri yok değil, tabii ki Gemide filmine yapılan göndermeler de var lakin her filminde olduğu gibi Cem Yılmaz’ın bu filmde de alt metni olan alegorik bir senaryo kurguladığını düşünüyorum.  Gemi ülke, kaptan yönetici, mürettebat da vatandaşlar... Tabii daha da ayrıntıya girilebilir.  “Çıkar uğruna birbirimize düşmeyelim, hepimiz aynı gemideyiz! Batarsak hep birlikte batarız.”  gibi bir mesaj veriliyor. Sıradan bir arabalı vapurun sinemasal olarak bu kadar başarılı bir şekilde sunulması hiç kuşkusuz Cem Yılmaz etkisi…

Her horoz kendi çöplüğünde öter. Herkes kendi evinde kraldır. Minvalinde sözleri “2 Arada”daki Metin/Ayzek karakteri için söyleyebiliriz. Filmin gittikçe tırmanan gerilimli atmosferi histerik paranoyak bir karaktere bürünen Ayzek üzerinden oldukça başarılı bir şekilde beyaz perdeye yansıtılıyor. Gösterimdeki ilk günü olmasına rağmen bomboş bir salonda ön sıralarda keyifli bir iki saat geçirdiğimi söyleyebilirim. (Keşke salon tıklım tıklım olsaydı!)

2 Arada’da Ayzek yaptığı suç sayılan eylemlerinin “Kim olsa aynı şeyi yapar. Herkes böyle yapmıyor mu?”  diyerek haklılığını göstermeye çabalıyor. Bu da çağımızın sıradan insanının içinde yaşadığı yüzyıla ayak uydurmaya çalışması, hırslı olmazsa hayata tutunamayacağını düşünmesi bu yüzden de “herkes” yapıyorsa ben de yaparım diyerek vicdan mahkemesinde kendini aklaması olarak sunulmuş.

Bilim-kurgu Komedi: Kaçamak



Kaçamak'ta biri hariç orta yaşlı bir arkadaş grubunun macerasını izliyoruz... Her şey sıradan bir kaçamak iken bir sabah uyandıklarında ufo(ingilizce: tanımlanamayan uçan nesne)'dan biraz daha garip devasa bir badem şeklinde uzay gemisi ile karşılaşma, olaya ABD ordusunun ve Nasa'nın da dahil olması ve uzay gemisinde çıkan arbedede insanımızın karakteristik özelliği olan(!) dinleme, anlamaya çalışma, sağduyu, soğukkanlı olma gibi değerler ne hikmetse bir kenara bırakılıp uzaylıyla durduk yere mücadeleye girilmesi işleniyor.  O uzaylının insanlığın sorunlarını çözmeye çalışma gayreti görmezden, duymazdan, anlamazdan geliniyor ya da gerçekten anlaşılmıyor. Anlamak için çaba sarf edilmiyor. Dış görünüş olarak bize benzemeyen bir varlığı neden dinleyelim ki ne faydası olabilir ki bize(!)… 

Cem Yılmaz bazı stand up gösterilerinde tutarlılığı bir trip olarak gördüğünü dile getiriyor. Bir filmde ya da herhangi bir sanatsal etkinlikte illaki tutarlı olunmalı işin başı sonu bir bütün teşkil etmeli ki ortaya çıkan çalışma “başarılı” olarak adlandırılabilsin. Tabii ki tutarlılık sanat eserlerinde aranan ve istenen bir özelliktir. Verilmek istenen mesajın güçlü bir şekilde verilebilmesi için mantıklı bir bütünlük şart. Bir sinema filmde bir sahneyi öylesine çekmek anlamsız bir çaba olur. O çekilen sahne filmin bütünlüğüne katkı sağlamalı. Bu anlamda tutarlılık olmazsa olmaz. Tutarlılık tribi meselesinin ironik bir yanı olduğunu düşünüyorum. İzlediğiniz “doğallıktan uzak yapay bir iş” görüntüsü verebiliyor. "Günlük yaşamda hiç böyle şeyler yok!" gibilerinden bir eleştiri getirilebilir. Bu yapay tadı almak istemem doğrusu. Bu anlamda hayatımızdaki her şeyin tutarlı olduğunu söylemek de doğru olmaz. Neticede sinema da hayatın sanatsal bir kesiti.

Son olarak filmlerin süresine de değinmek gerekirse tek bilet iki film şeklinde tanıtımı yapılan Karakomik Filmler aslında 2 saatlik bir tek film gibi de düşünülebilir. Tek bilet ama ortalama olarak bir filmi 90 dakika kabul edersek iki film süresi kadar edecek iki adet film yok ortada. Ayrıca iki filmin kesiştiği yerler de ustalıkla kurgulanmış. Apayrı iki film denemez. Cem Yılmaz kıvrak zekasını bir kere daha gösteriyor. 

Cem Yılmaz’ın her işinde Yeşilçam’a ve usta oyunculara saygı gösterdiğini belli etmesi malumumuz. Her Şey Çok Güzel Olacak, G.O.R.A, AROG, Arif v 2016, Hokkabaz filmleri gelecekte de izlenecek. O nostaljik hava eskimeyen bir tat bırakıyor. Dönüp dönüp tekrar izlemek isteği buradan geliyor. Teşekkürler Cem Yılmaz. İyi ki varsın!

Fragmanlar:




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Türk Bilimkurgu Dizisi: Hile

İMDB PUANI: 9 Yönetmen-Senarist:  Taha Ulukaya Oyuncular:  Taha Ulukaya, Andaç Ulukaya,Cem Asan,Neslihan Ulusoy,Çiğdem Aysu,Sezer Soykök,Taner Şahin, Murat Şen, Yunus Taha Karaslan, Şebnem Erdener, Ebru Sarıtaş, Janberd Ceyhan, Melis Uzer, Selçuk Danışmaz Tür:  Aksiyon/Bilimkurgu/Dram Süre:  20 dakika Sezon:  3 TÜRK BİLİMKURGU DİZİSİ HİLE Eğer bir hedefiniz varsa bahaneniz yoktur. Oyunu kuralına göre oynadığınızda hayatta kalabilmeniz mümkün mü? Ya da hile yaparak kazanmak… Hangisi daha onurlu? Sanırım kurallara uyduğunuzda eğer ki güçsüzseniz muhtemeldir ki kaybedeceksiniz. Çünkü oyunun sahibi kötüler. Bir zamanlar futbolumuzda “şerefli mağlubiyet”ler dönemi vardı. Güçsüzsündür ama kurala uyarsın, oyunu çirkinleştirmezsin ve kaybedersin. Olması gereken de bu gibi. Bu yolda yüründüğünüzde iyi bir sistem sahibiyseniz bir gün kazanabilir ve de galibiyetleri gelenek haline getirebilirsiniz. Tabii oyunu da ele geçirmek şartıyla. Bir...

Gassâl Dizisi Hakkında

IMDb Puanı:8,4 "Kimsenin mutsuzluğunu küçük görme. Kendi acını da büyük sanma."  Ölüm karşısında elimiz kolumuz bağlı Gassal, adını anmaktan imtina ettiğimiz "ölüm"e yakından bir bakış hikayesi.  Ölünce beni kim yıkayacak sorusunun merkezinde olduğu bireyin iç dünyasını anlatan bu hikayeyi izlerken yer yer sıkılacak yer yer de hüzünleneceksiniz bazen de gülebilirsiniz. Başlangıç ve son aynıdır. Nasıl ki doğum bir başlangıç ise ölüm de bir sondur. Başlangıçlar mutluluk verici sonlar ise hüzünlüdür. Esasen ikisi de aynı kapıya çıkar.  Yaşam kapısından girer ve bir süre sonra da çıkarız. Asıl yerimize döneriz. Geldiğimiz yere. Senaryosundaki bazı tekrarların hikayenin ilerlemesine ve kahramanın yolculuğuna olan katkısı görünüyor. Fakat Baki karakteri bizi hayata başka noktadan bakmaya çağırıyor. İyi bir aile, iyi bir anne, iyi bir baba ve mutlu bir çocuk yoksa bir şeyler hep eksik kalacak. O eksiklik tamamlanamayacak. Hiçbir şey tastamam olamayacak.  İnsanın zaman karş...

Aşk ve Gurur Filmi Üzerine

İMDB   : 7,8 2005/ Romantik-Dram Orijinal adı : Pride & Prejudice Yönetmen    : Joe Wright Senarist  : Deborah Moggach, Emma Thompson Oyuncular : Keira Knightley, Matthew Macfadyen, Rosamund Pike "Gurur gönül bağına atılmış bir kördüğümdür." İngiliz yazar Jane Austen'in 1800'lerin başında çıkan ve aynı adla sinemaya uyarlanan Gurur ve Ön yargı adlı eseri 2005 yılında Joe Wright'ın yönetmenliğinde gösterime girdi. Çok defa televizyona ve beyaz perdeye aktarılan eser, her defasında büyük ilgi gördü. Romanı on yıl önce okumayı denemiştim ama genç yaşıma uygun olmayışından mıdır, yoksa kötü çeviri sebebiyle midir bilemiyorum bir türlü bitirememiştim. Bu olumsuz okuma deneyimine rağmen filmi izlemeye karar verdim. İlk 15-20 dakika dans sahneleriyle geçildi. Daha sonra acaba filmin adı "Dans ve Ön yargı" mı olmalıydı diye düşünmeden edemedim. Çünkü zamanın İngiltere'sinde dans fazlasıyla önemliydi. İnsanlar dans ederken tanışma, kaynaşma, flört etme...