Cinnet (The Shining) – Labirentte Kapanan Akıl Stanley Kubrick’in 1980 tarihli Cinnet (The Shining) filmi, sadece bir korku klasiği değil, sinema tarihinin en katmanlı, en rahatsız edici yapıtlarından biridir. Stephen King’in aynı adlı romanından uyarlanan film, yazar Jack Torrance’ın ailesiyle birlikte kış sezonunda bakıcılığını üstlendiği Overlook Oteli’nde yaşadığı akıl sağlığı çöküşünü konu alır. Ancak Kubrick’in yorumuyla film, klasik bir psikolojik gerilimden çok daha fazlasına dönüşür; mekânın, bilinçaltının ve zamanın üst üste bindiği bir sinema labirentine. Akıldan Geriye Kalanlar Jack Nicholson’un unutulmaz performansı, filmin çılgınlıkla kurduğu bağı ete kemiğe büründürür. Özellikle “Here’s Johnny!” sahnesi yalnızca bir korku anı değil, aynı zamanda karakterin geri dönüşsüz biçimde gerçeklikten koptuğu anın dışavurumudur. Nicholson’un yüzündeki o delici ifade, kelimelerin çok ötesine geçer. Shelley Duvall’ın canlandırdığı Wendy karakteri ise sinema tarihinde nadiren bu kadar...
Uysallar : Dışarıdan Baktığında Uysal, İçeriden Baktığında Başka Bir Şey Netflix’in yerli yapımları arasında kendine özgü bir yer edinen Uysallar, yalnızca bir dizi değil; bastırılmışlık, orta sınıf huzursuzluğu ve içsel başkaldırı üzerine karanlık bir alegori. Hakan Günday’ın kaleminden çıkan senaryo ve Onur Saylak’ın rejisiyle buluşunca ortaya çıkan bu sekiz bölümlük mini dizi, izleyicisine “uyum”un ne pahasına geldiğini sorgulatıyor. Dizinin merkezinde mimar Oktay Uysal var. Başarılı, saygın, evli ve iki çocuk babası. Yani "dışarıdan bakıldığında" her şey yerli yerinde. Fakat Oktay'ın içinde kaynayan şey, 90’lardan çıkıp gelen bir punk ruhu. Bu içsel bölünme, dizinin hem tematik omurgasını oluşturuyor hem de diğer karakterlerin yaşamlarındaki gizli çatlakları su yüzüne çıkarıyor. "Uysallar"ın en güçlü yönü, karakterlerini karikatürleştirmeden, onların içsel sıkışmalarını sahici ve yer yer absürt tonlarla işleyebilmesi. Oktay’ın ailesi de en az onun kadar bast...